Her Virüs Zararlı Değildir

Virüsler, ekseriyetle saldırgan ve bulaşıcı fıtratlarıyla bilinir fakat bizi daha kötü virüslere karşı müdafaa eden virüslerde bulunmakta.

Neredeyse her virüsün, hayatını idame ettirdiği hücresiyle patojenik bir alakası var. Yani; hafif bir nezleden, şiddetli akut solunum sendromu (SARS) gibi ciddi durumlara kadar değişiklik gösteren adetsiz hastalıklara sebep olabiliyorlar. Konak hücreye tahakküm ederek, hücresel mekanizmayı ele geçirerek çalışıyorlar. Daha sonra yeni virüs parçacıkları yaymaya devam ederek, daha fazla hücreye bulaşıyor ve hastalığa neden oluyorlar.

Fakat bilinenin aksine hepsi kötü değil. Kimi virüsler aslında bakterileri öldürebilirken, kimileri ise daha tehlikeli olan virüslere karşı savaşabiliyorlar. Bu yüzden; koruyucu bakteriler gibi, vücudumuzda da bazı koruyucu virüsler bulunuyor.

Bizi koruyan ‘bakteriyofajlar’

Bakteriyofajlar (veya “fajlar”), belli bakterilere bulaşan ve onları yok eden virüslerdir. Sindirim, solunum ve üreme yollarının mukus membran katmanında yer alırlar.

İşgalci bakterilere karşı fiziki bir duvar sağlayan, kalın ve jel benzeri bir madde olan mukus; alttaki hücreleri koruyarak onlara bulaşmasını engelliyor. Son vakitlerde yapılan araştırmalar; mukus yer alan fajların, doğal bağışıklık sistemimizin bir parçası olduğunu ve insan vücudunu bakteri istilasına karşı koruduğunu iddia ediyor.

Fajlar, aslında yaklaşık yüz yıldır dizanterinin, Staphylococcus aureus kaynaklı kan zehirlenmesinin, salmonella enfeksiyonlarının ve cilt enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılıyor. Tedavi amaçlı fajların ilk kaynakları arasında yerel su birikintileri, çamur, hava, lağım suyu ve hatta enfekte olmuş hastalardan alınan vücut sıvıları vardı. Virüsler bu kaynaklardan alınıp soyutlanmış, saflaştırılmış ve daha sonra tedavi için kullanılmıştı.

İlaçlara dayanıklı enfeksiyonların arttığı görüldükçe, fajlar yeniden ilgi alanına girdi. Geçtiğimiz zamanlarda İngiltere’de yaşayan bir genç, antibiyotiklere karşı dirençli olan ciddi bir enfeksiyon yüzünden vefat etmek üzereydi ancak bakteriyofaj tedavisi sayesinde kurtuldu.

Şimdilerde ise fajlar üzerinde genetik mühendislik tatbik ediliyor. Tekil bakteriyofaj nesilleri, hedef bakteriye karşı sınanıyor ve en etkili olan nesiller saflaştırılıp, güçlü bir kalabalık haline getiriliyor.

Bunlar ya bir veya daha fazla faj nesli barındıran ve geniş bir bakteri yelpazesini hedef alabilen bakteriyofaj depoları (kokteyl) şeklinde; ya da belirli bakterileri hedef alan uyarlanmış bakteriyofajlar olarak kullanılıyor.

Tedavi öncesinde, hastanın enfekte olmuş bölgesinden bir sürüntü alınıyor ve laboratuvar ortamında çoğaltılarak, bakteri soyu belirleniyor. Daha sonra ise tedavi amaçlı bakteriyofaj depolarına karşı imtihan ediliyor.

Ağız yoluyla emniyetli bir şekilde tatbik edilebilen tedavi, doğrudan yaraların üzerine veya bakteriyel doku bozulmalarına tatbik edilebiliyor; hatta enfekte olmuş yüzeylerin üzerine sürülebiliyor. Fajların damar içinden uygulanmasına yönelik klinik deneyler de devam ediyor.

haber_virüs_kapak-1024x767

Canlılara faydalı virüs enfeksiyonları

Genç yaşta gerçekleşen virüs enfeksiyonları, bağışıklık sistemlerimizin uygun şekilde gelişmesi için ehemmiyet taşıyor. Buna ek olarak vücuttaki virüsler, bağışıklık sistemini sürekli düşük seviyelerde uyarıyor ve bu sayede sair enfeksiyonlara karşı direnç gelişiyor.

Karşı karşıya kaldığımız bazı virüsler, diğer patojenik virüslerin müsebbibi olduğu enfeksiyonlara karşı bizi müdafaa ediyor.

Örneğin gizli (belirti göstermeyen) uçuk virüsleri, insanlardaki doğal katil hücrelerin (bir beyaz kan hücresi tipi) kanser hücrelerini ve diğer patojenik virüslerin bulaştığı hücreleri tanımasına yardımcı oluyor. Bu virüsler, o doğal katil hücreleri antijen (vücutta bağışıklık tepkisine yol açabilen yabancı bir madde) ile silahlandırıyor ve bu sayede tümör hücrelerini tanımalarını sağlıyorlar.

Bu durum; virüslerin hem hücre konaklarında daha uzun süre kalmasına, hem de rakip virüslerden kurtularak onların hücrelerine zarar vermesini tedbir almaya yardımcı olan bir hayatta kalma yolu. Bu gibi değiştirilmiş virüs çeşitleri, istikbalde kanser hücrelerinin hedef alınmasında kullanılabilir.

Pegivirus C veya GBV-C, klinik belirtilere yol açmayan bir virüs. Yapılan birden fazla çalışma,mesela GBV-C’nin bulaştığı HIV hastalarının, virüsün bulunmadığı hastalara göre daha uzun yaşadığını göstermiş.

Bu virüs, virüsün hücreye girmesi için gereken konak reseptörlerine duvar olarak hastalığın ilerleyişini yavaşlatıyor ve virüs tespit eden interferon ile sitokinlerin salgılanmasını teşvik ediyor (beyaz kan hücrelerince üretilen bu proteinler, iltihabın faaliyete geçirilmesini ve enfekte olmuş hücrelerin ya da patojenlerin ortadan kaldırılmasını sağlıyor).

Bir başka örnekte ise, norovirüslerin; antibiyotik verildiğin zaman farelerin bağırsaklarını müdafaa ettiğini gösterilmiş. Antibiyotik yüzünden ölen bu koruyucu bağırsak bakterileri, fareleri bağırsak enfeksiyonlarına karşı savunmasız hale getirmiş. Fakat bu norovirüsler, iyi bakteriler yok iken konaklarını korumayı başarmış.

İstikbalde tedavi maksatlı virüsler

Muasır teknoloji, insan vücudunun bir parçası olan mikrop topluluklarının girift hali hakkında daha fazla şey anlamamıza imkan sağladı. İyi bakterilere ek olarak; bağırsak, cilt ve hatta kanda mevcut olan faydalı virüslerin de olduğunu artık biliyoruz.

Virüslerin bu kısmını anlama konusunda daha yolun başındayız. Fakat virüs enfeksiyonlarını ve daha da ehemmiyetli olanı; bizim için kötü olanlarla nasıl savaşacağımızı anlamamıza yardım etmesi açısından muazzam bir potansiyel taşıyor. Bu durum ayrıca; insan genomu ve genetik hastalıkların evrimi ile gen tedavilerinin gelişimine de ışık tutabilir.

Kaynak

Bu Haberi Paylaş

İlginizi Çekebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir